19 Mart 2011 Cumartesi

geçsin..

Dünün emelleri dünkü ego için geçerliydi, bugünkü için değil. Hiç duraksamadan "erişme" adını verdiğimiz şeyin boşluğu bizi hayal kırıklığına uğratır. Ama nedir erişme? Öznenin kendi arzusunun nesnesiyle bir olması. Özne, oraya gelirken, ölmüştür – hem de belki birçok kez(!)(!). B öznesinin A öznesince seçilmiş bir nesnenin yavanlığı yüzünden hayal kırıklığına uğraması, başkasını yemek yerken gören kişinin kendi açlığını unutmasını beklemek kadar mantıksızdır. Hatta o pek seyrek örtüşme mucizelerinden biriyle, gerçeklerin takviminin duyguların takvimine koşut geliştiğini, öznenin arzu (bu illetin en kesin anlamıyla) nesnesine ulaştığını varsayalım; o zaman da uyuşma o kadar eksiksizdir ve erişmenin zaman-durumu özlemin zaman-durumunu o kadar kesin biçimde gideriyordur ki, gerçekleşen şey bir kaçınılmazlık görünümü alıyor ve bu durumda görünmez ve düşünülmez olanı bir gerçeklik olarak yeniden kurmaya dönük her türlü bilinçli zihinsel çaba da verimsizleştiği için, sevincimizi kederimizle karşılaştırarak değerlendirmemiz imkânsızlaşıyordur.
**Beckett

d.

Hiç yorum yok: