15 Ağustos 2010 Pazar

eda'dan sevgiler kucak dolusu

sevgili servet,

muhtemelen okuduktan sonra içindeki yarım kalmışlık ve aldatılmışlık hislerini onarmadığı gibi daha da depreştirecek ve havada asılı bırakacak bu mektubu sana yazmadan edemeyeceğim.geleceğini bildiğim bu günü ve bu günü gerçekleştiren duyguları ertelemek hatta yoketmek için elimden geleni yapmış olsam da,korkarım ki elimden daha iyisi gelmedi.bu mektubu yazmaktan başka çarem yoktu.

öncelikle seni kendimi hatırlatmak ve kelimelerimi kafana kakarak rahatsız etmek gibi bir amacım asla yok.tek istediğim yaşadıklarımızın gölgesi altında, gitmeme sebep veren hislerimi biraz da olsa açmaya çalışmak.

uzun süredir düşünüyorum.suç ve hatayı.ceza ve kaçınılmaz sonuçları.seni kabüllenmeme ve aldatmaların arkasındaki süreçleri.sana anlaşılmazve saçma gelen mazeretleri.bitmek bilmeyen haksızlığımı.mücadele verdiğimi düşündüğüm ama aslında pek de öyle görünmeyen uzunve zorlu zamanları.sunulanı yaşamanın ne demek olduğunu ve kendimi sunuşumun tipik insan davranışlarından ne kadar çirkince uzaklaştığını, kendimi ne kadar savunmasız ve kabuksuz bıraktığını.

ben o evden taşınalı..bilmiyorum daireme birileri yerleşti mi.bilmiyorum neler yaşıyorsun onlarla.bilmiyorum hala balkondan sarkmaktan keyif alıyor musun.bilmiyorum onların evine gelip salondaki kanepeye oturmalarını mı bekliyorsun.bunları bilmiyorum da biliyorum ki ben o apartmandayken seni görmek için aşağıya inerdim.çok çok inerdim.bir derenin hiç bitmeden aktığı gibi inerdim.sen susuyorsan bir ağacın hiç konuşmadığı gibi susardım.sen delirince halisinden bir sanatçının ya da bir izmaritçinin delirdiği gibi delirirdim.senin dünyanda sana dair olandım.benim dünyamsa yakındı sana.ama bir kere ben aşağıya inmiştim ve biz biz olmuştuk, sonraları da ben indim.sen ölüyordun,ben yapmak için iniyordum.biz yaşıyorduk,ben anlamak için iniyordum.biz yoruluyorduk ben ağlamak için iniyordum.inmek inmek..o merdivenleri çocukluk kabuslarımdaki devasa döner merdivenler gibi gecelere ve sabahlara kadar indim.anlaşmazlıklar içinde kahrolduğumuzda ben koridorlara çıktım nefes almak için sonra sana indim.öyle bir an geldi ki ben kendi evimde,küçük küçücük balkonumda aşağıdaki çaycıya gelip gidenleri izlerken bile aklımın en izbe köşesinde çaycıya indiğimi farzeder oldum.yürüdüğüm tüm yolları sana indiğim merdivenler yokuşlar sandım.inmek hissi her tarafımı sardı.sana indiğimi sanamadan geçiremez oldum hiçbir dakikayı.

sen kendi evinde..ölmek üzere olan.sen ben senin hayatına gelmedim diyen.ben bir sıfır yenikliğime aldırmadan yenik olmamaya çalışan.daha özenli daha güzel adımlarla sana inmenin hayalinde.ölmek üzere olan ben oldum.hatalı oldum.suçlu oldum.hatalar yaptım suçlar işledim.oysaki artık.ben buradayım.ben kimsenin dünyasına girmek için uğraşmayanım.kendi değerimi kazanmaya çalışanım.yukarıki dairede bıraktığım kendimi,edayı şimdilerde başkasının yaşadığı evimde arayanım.sunmak ya da sunmamak artık bana dair.durmak ve ardından kabul etmek ya da etmemek benim tasavvurumda.ya da ben geldiğim bu yeni mahallede tutunmak için böyle afilli yalanlar ve nutuklar buluyorum kendime.

yorulmasaydık.ben hala senin üst dairende,sen hala orada,biz çaycıda,biz balkonda olurduk.bu mektubu yazmamın bir sebebi vardı aslında.benim dünyamın da nihayetinde bir alem olduğunun,yaşamıyla ölümüyle bir yer,ama gelinecek gidilecek türden bir yer olduğunu anlatmak.ben.eda.gelen ve giden olmaktan.kabul ve onay peşinde koşturan.uymak,uysallaşmak zorunda olan.edanın arka bahçesinde de oturup demlenilebileceğinden haber etmek.

hatalarımı ve pisliklerimi sevmiyorum doğru.sevilmeyesiceler.ama çabalarım ve isteklerim.sunduklarım.benim sunduklarım.hepsinin ama hepsinin benim hareketlilerim çerçevesinde kabul gördüğü bir yaşam bir saygı beklentisinde kaçtım buralara.o çok sevdiğim evimden,pembe gri parke taşlı sokağımdan.senden.burada kendi başıma seni yaşarken en çok buna hayıflanıyorum.seni kendi dünyamdan mahrum bırakmama,senin onları es geçmene izin vermeme.zayıf insanların yapacağı türden bir şey.zayıf olduğumu en iyi sen biliyordun.gel denilince gelinilen dünyaların hayal olmadığını düşünmek istiyorum yeni mahallemde.gel demelere sebepler teoriler temeller öne sürmeye gerek olmayan dünyalar.tereyağından kıl çeker gibi.kumandayla kanal değiştirir gibi.isteklerimi gerçekleştirmeye çalışan hazımsız bir insanım nihayetinde.

seni çok özlüyorum.ne var ki artık senin gel demenin hayalini kurmuyorum.senin iki dudağının arasından çıkan seçeneklerin ve yaşamın tadı hala damağımda.ama edanın dudakları da konuşsun istiyorum.sana gelerek değil,senle buluşarak yaşamakmış istediğim.ben burdayım dememe gerek kalmadan karşılaşmakmış apartmanımızın hiç ışığı yanmayan koridorlarında.

gel desen gelirim belki. ama biliyorsun ki zayıfım. bir kere daha kaldıramam o merdivenleri inerkenki karanlığı.geriye birtek karşılaşmak ümidi kalıyor ya.o da canımızın sağlığı.

Hiç yorum yok: