13 Mayıs 2009 Çarşamba

maruzat

13 mayıs 2009 çarşamba günü istanbul'un hatırı sayılır semtlerinden anadolu hisarının sağlılı yaşam tesislerinden birinde alevdamla.blogspot.com internet sayfası üzerine düzenlenen sempozyum sonucunda,çok sayıda hatırı sayılır bilim adamı,akademisyen,yazar ve diyetisyen arasında ateşli tartışmalar yaşandı.bir aralık yazılar ve başlıkları adlı oturumda başkanlığı üstlenen nükleer tıp uzmanı doç.dr.sayın danone iddialarıyla katılımcıları ikiye böldü.aşağıda yayımlanan kesit, sayın danonenin konuuşmasından alıntıdır:

"sayın katılımcılar,değerli jüri üyeleri ve çok sevgili blog takipçileri,bizaati sayın murathan mungan..birazdan yapacağım konuşmada blog yazarlarından bayan damla keskin'in yeraltı edebiyatında çığır açan yazılarıyla ilgili şimdiye kadar dile getirilmemiş gerçeklerden bahsedeceğim.şimdiye kadar atomlar üzerinde yapmış olduğum çalışmalar bana gösterdi ki,perhizin olduğu yerde lahana turşusu olmaz.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu deyimi de sanırım burdan çıkmadır.şaşırdınız değil mi,ben de şaşırmıştım.bayan damla yazılarında hem insan ruhunun açmazlarıyla ilgileniyor,en hassas yapı taşlarına korkusuzca temas ediyor.bu özellikleriyle kusursuz bir anlatıcı görünümü çizse de aslında çok büyük bir pürüz var.bayan damla yazılarına koyduğu ecnebi dillerdeki envai çeşit başlıklarla kendisiyle çelişimenin dik-alasını gözler önüne sermektedir.beyin göçünün adeta sereserpe bir örneğini oluşturup hem yeraltı edebiyatına hem de gençlere olan inancımıza leke sürmektedir."


bendeniz blogun kuruluşundan bu yana onu takip eden ve yazıların geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan adeta genel sekreter konumunda biri olarak çok uzaklarda olan bayan damla'nın konudan haberdar edilmesini boynuma borç bildim.doğru yanlış demedim sadeece sayın danone'nin açıklamalarına yer verdim.bu kısa maruzatımı sayın danonenin sözleri ile bitirmek istiyorum müsaadenizle:

"tamam bir lisan bir insan demişler ama,3 lisan bir edebi yapıt diye bir söz şimdiye kadar kimse tarafından zikredilmemiştir..bendeniz nükleer tıp araştırmalarımd...."

1 yorum:

damla--alev dedi ki...

Gülüyorum... tam yedi kişiyiz burada, tıpkı koyduğumuz yedi başlık gibi
1.heute ist der Tag
2.créve-ciur
3.eigene
4.endlich schluss
5.here we go
6.meine herzallergeliebste
7.nobody has to stay

evet efendim, başlıyoruz toplantı notlarını aktarmaya, biz kalabalık bir gruptuk, odamızda toplaştık, ne yapsak ne etsek, ne yaptık ne ettik diye düşünmeye başladık..her kafadan bir ses çıktı, kavgalar oldu, yuvarlak cevaplara sonuçlara varsak da uyumaya niyetliyiz şu an.. molekülleri dinlendirmeye bırakmak gibi dinlenmeye koyulmalıyız, sıktık birbirimizi.. teker teker her başlığın altmetnini hatırlamaya çalıştık. Bu alt metinleri anlatmak ne kadar makuldur bilemem, ama örneğin nobody has to stay bir şarkı ismidir ve güzel geçen bir gecenin sonunun sabahında, yatakta karşılaşılamayan canlı üzerine yazılmıştır, anlayacağınız üzere; meine allerherzgeliebste güzel almancanın upuzun bir birleşik kelimesidir ki anlamında daha çok şey ifade etmektedir, bir fatih akın filminden alıntılanmıştır, endlich schluss sevgili güzel alman dostumla yaptığım varoluş problemiyle ilgili sohbetin sonuna rastgelir ki aynı zamanda kendisi bir tiyatro oyununun adıdır, heute ist der tag iklil insanının uydurduğu bir deyimdir mutluluk duygusunu belirtmekle birlikte linguistik açıdan pek bi anlam taşımamaktadır, here we go yu hatırlamıyorum, eigene, nietzsche okuduğum zamanlara denk gelmekte birlikte yazı için bazı anlamlar ifade etmektedir.. efendim, yanlış ya da doğru olduğu kanısına varamamaktayım ben de, lakin bu içten gelen bir şey diyerek geçiştirmek istemekteyim. Bu tıpkı çıkardığınız bir fanzinin ardından amma da küfür etmişsiniz benzetmesine cevap verememek gibidir.. yazıdır bu yapılır.. bunun beyin göç etmesi gibi şeylerle ilgisi yoktur.. duymuşuzdur, etkilenmişizdir, aktarmışızdır... ha elbet yanlış olabilir tüm edebiyatlardan af dilemekteyiz..içmek ve tüttürmekle birlikte, değerli eleştirileriniz için minnettar olduğumuzu belirtmekteyiz.. Toplanıtda da aramızda bulunan güzel dostumuz taa viyanalardan kalkıp gelen güzel dostumuz Robert Musil'den bir alıntıyla bitirmek isteriz:

İnsanın nerede bulunduğu sorusunun aşırı önemsenmesi, insanların henüz sürüler halinde yaşadıkları ve yiyecek bulunabilecek yerleri ezberlemek zorunda oldukları zamanlardan kalmadır. Kırmızı bir burunla karşılaşan insanın neden yalnızca bu burnun kırmızı olduğu gibi hiç de kesin olmayan bir saptamayla yetindiğini ve konunun dalga uzunluğu aracılığıyla mikromilimetrik bir kesinlikle aydınlatılabilmesine karşın bunun nasıl bir kırmızı olduğunu neden hiçbir zaman sormadığını akılda bulundurmak önemlidir; oysa, bundan çok daha karışık bir konuda, o anda bulunulan kentin nasıl bir kent olduğu konusunda, insan bunun hangi kent olduğunu hep tam bir kesinlikle bilmek ister. Bu, sadece dikkatimizi dağıtır, daha önemli şeyleri görmeyiz.

Bir de bilmemekteyiz efendim, biz de ne yaptığımızı bilmemekteyiz.. yüzyüze görüşebilmek umuduyla.. kafamız karışık..

saygılar...