24 Nisan 2009 Cuma

crève-cìur

what the hell is that??anyway, i'm tired now..

Tren istasyonunda buluşuyoruz. Akşamdan duş almışım. Aklım güneş gözlüğümde, bulamıyorum, kimbilir hangi hostelde kalakaldı,,,Derken Tiersen çalınıyor kulağıma bir yerlerden, laboratuar çıkışlarında kendimi piyano odasına kitleyişlerim aklıma geliyor. Sonra yorgun argın yazdığım raporlar, üzerine bir de timis. Tren istasyonunda buluşabilmemiz için ligne 4 adlı metroya atlamam gerekiyor sıkış tıkış, yürüyen merdivenlerde acelesiz. İstasyonlar hissettiriyor,,,Ortaköyün nezih merdivenlerinde oturup bakıştığımı hatırlıyorum, güvercinler rahatsız ediyordu, ve ben daha ben bile olamıyordum. Keşke ben de sarhoş olsaymışım diyorum. Dünyanın bir ucunda tanıştık. Ve tren istasyonunda karşılayacağız birbirimizi. Sonra ikimiz de farklı trenlere yolculanıp, geçip gitmiş olacağız,,,Geçip gitmişlik derken, kaç sene oldu sayamadım, birlikteydik. Birliktelik derken ne demek istediğimi kestiremiyorum. Şu an dünyanın bir ucundayım. Harap etmeden ve anlayamadan devam ediyorum. Annem gibiyim, morfin almış gibi. Hatırlamak istediğim hiçbir kelime hiçbir dilde aklıma gelmiyor, kelimelere uzağım, rahatım. Yarın onbeş dakikam var tren istasyonunda. Kendi dilimden değil. Anlayamadan yaşayacağım yarını alev insanının dediği gibi, ve muhtemelen sonrasını da. Güneş gözlüğümü bulabilmem umuduyla. Çok geç olmuş.

Damla..

Hiç yorum yok: