servet ailemizden biri..onunla her şeyi konuşabiliriz..
dönüp bakınca diyorum ki o günü yazmamış olmak kötü.o günler yazılsaymış diyorum..pişman olmayı feshetmeseydim buna pişman olurdum diyorum servet.
şimdiki benle o günleri anlamak ne mümkün ne de hatırlayışlarda devinmek.tarih yazıcılığı önemli servet.hititlerin anallarından hep etkilenmişimdir zaten.ya da afilli yazarların gündökümlerinden.boktan da olsa,arabesk de olsa,iki satır yazmak zormuymuş be diyip hayıflanıyorum.
şimdi servet..şimdi ben sana nasıl anlatayım o günü.ve ondan sonraki günlerde..ondan sonraki günler fasafiso servet.ogün umut vardı elimde,iki elimde.yan yana iki sandalye..cort diye apaçık ortaya serilmiş garip bir şeydi,zırhsız,zavallı.neye direndiğini bilmiyordu.kaldı ki nisan ogün direnmiyordu servet.ne desen vardı ogün.sanki bir şeyin sonuymuş gibiydi.ya da bir akımın ilk temsilcisi gibi.yaşanan şeyi her tarafından bağıran bir acı vardı ogün.ben gene sırtımda bir elbise,çok sevdiğim ayakkabılar,saçlarım ensemden bağlı ve biraz dağınıkça yollara düştüm.ve o kadar saçmaydı ki servet.önce oturup yemek yedik beraber.düşünebiliyor musun sanki hiçbir şey yokmuş gibi karşılıklı turşulu ekmekli bir şeyler yedik.yoldan geçen insanlarla dalga geçtik.sonra kalktık yürüdük yolda insanlarla bile konuştuk pişkinliğe bak!imparatorluğun son baharı,ya da dizilerin sinemasında gösterilen uzun uzun metraj sinema filmleri gibiydi.
biliyor musun servet,ogün dolunay olduğunu farkeden tek insan bendim koca kalabalıktan.saçma.hatta dolunay vs teraneleri döndürmem daha da saçma.önümüzde yapyaşlı bir çift vardı.olsa olsa onlar farketmiştir bir de.olsa olsa onlar belki de..soruyordun ya servet neden bu kadar kapanmak diye,kendini açık ederek devam etmenin dayanılmaz olduğu bir gündü işte ogün.ben,nisan,kendimi anlatıyor,ifade ediyor,ne istediğimi söylüyordum.ve o,apaçık,dolunayı bile farketmeyecek,belki de farkedip de sezdirmeyecek kadar farklı bir oyunun içindeydi.
ogün kendime çok zor dur diyebildim.sonraları ne zaman anlam,koku,tat aramaya kalksam..kendimce yaşamak ogün başladı servet.dolunayı koskoca kalabalıktan birtek ben farketmiştim ve yeni soru artık şuydu:burayı tek başına mı yaşayacaksın yoksa titrediğinde seni saran,oyunlardan sıyrılıp yanında kalabilen,senin gibi açık ede ede uçuşmaya çalışan kişioğullarının peşine mi düşeceksin..
evet ben ogün bu soruyu sordum ve daha soru bitmeden ilk seçeneğe yöneldim.çünkü ilk çözüm devam etmekti,ikincisi aramak çabalamak.hiç gücüm yoktu.yolda yürüyorduk.ona bağırıyordum.arabalar karanlıktan güç alarak seğrek ama daha gürültülü geçiyorlardı.o hala kendine birini bul diyordu.yapacak bir şey yoktu.hiç gücüm yoktu.bağrışmayı bıraktık.ben bir taksi durdurdum.gündüz açar mısın abi diye sordum.taksiye binerken birbirimizi öpmedik.yirmi dakika sonra aradı,vardım dedim.sustuk.tek yol tek başıma devinmek,durmaktı.sonraları o bazen oldu,bazen olmadı.
kraliçe puduhepa..
10 Kasım 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder