21 Şubat 2008 Perşembe

olamaz mı?olabilir..

iki kez kaçılmazmış,öyle der üstadlar.hep ilk kaçışının sürüncemesiymiş sonrakiler.soru sormaya başladığında mı kaçar insan,geceleri uyuduğunda mı?okuduğu o koca koca adamların kaçışlarına imrenip onların gittiği dağlarda sigara içmeyi hayalleyerek mi?sabah uyandığında,sokaklarda görünmeye başladığında,üzerindeki güneşin bir kış haleti olmadığını anlayıp yoksa cemre mi düştü derken mi kaçar insan kardan yağmura?yağmurdan sıcağa cehenneme,ayaza güze..
buraya bir öykü yazmak isterdim.aynen bugün düştüğünü addettiğim cemrenin tesiriyle otobüste bakarken ve bulmaya çalışırken bu güneşin diğer güneşlerden farkını,işte o zaman hayallediğim öyküyü yazmak isterdim burda.gerçek şeyler.30 yaşındaki o kadının,ogün evine gelen misafiriyle yediği yemeği,yabancı yabancı oturduğu kanepeyi,dokunmaktan yoksun yaşama yetisini,uyumasını bibaşına..bunları anlatamadığım için..belki bunları anlatabilsem,bunları yaşamak kadar büyük bir uğraş olacak bana.zamanım geçecek,hem de tatlı tatlı,pamuk şeker kıvamında.şu an yapılan ise gene aynı gene aynı..yaşamak istiyorum diyip yaşayamamanın artık kaşarlanmış çığlığı,öyküleri hayalleyip yazamamanın başı öne eğik duruşu,bari bu kıpırdanamamayı yazazalım demenin yüzsüz yüzsüz sırıtması..
kuzum?
yaşayalım mı?
yaşayalım ablacım.dağa taşa bakıp,kurtları kuzuları yaşayalım.
ya da
metroya fünikülere bakmayıp,istanbulu yaşayalım
uzaklıklara,tensizliklere bakmadan,kendimizi yaşayalım yanıbaşımızda.
peki yazalım mı kuzum?
nasıl yani,bildiğin anam babam kafamızda kurduğumuz sezonluk hayelleri,kadınların çocukların öykünmelerini mi?
olduğu gibi,kafamızda yaşandığı gibi?
niye olmasın kuzum?
olamaz mı?
olabilir ablacım..

alev

Hiç yorum yok: