28 Şubat 2008 Perşembe

morazatsarıgüneş

buraya gelişler..buraya gelişlere hayret etmeler,mazeret uydurmalar,sebep aramalar,temel atmalar.saçma değil mi kuzum?gene düştük yollara,aşmasak da dağları,oturduk;üzerinde mor ve sarı çiçeklerin olduğu masanın sandalyelerinden birine.yanımızdan bir çocuk geçti."niye geçti?"demek kadar saçma niye burdayım demek.çocuğun sohbetiyle gelen coşku kadar dediğim dedik,vermeyen hödük bir alemde yaşıyoruz malumünüz.çocuk beni tanıdı.6.yaşının aslında vermemiş olması gereken bilmişliğiyle;
"bu benim ablam.eskiden onla çok görüşürdük.o,yazları ve baharları her buraya gelir.alev ablam.." diye takdim etti beni 6 yaşındaki arkadaşına.çocukarın adları,ders gibi,şimdiye kadar hiçbir okuldan öğrenemediğim,hiçbir yaşamdan edinemediğim..azat,güneş.."bekleyin!ben de sizinle geleceğim güneş ve azat!"diye firar etmeyi tahayyül ettiriyorlar insana."artık kışları da burda olacağım ben,beni bulamamazlığın olmayacak hiç." diye sözler verdirir insana bu isimler,öyle bi sıcak sarılmalar,düşmüş dişler..madem o kadar sebep arıyordun buraya gelmene,al sana bir tane:hiçbiryerde bulamadığın o yırtık dondan fırlamış coşku burda buluveriyor seni işte.çiçekler mor ve sarı,gözlerin kahverengi ve kirpiklerin siyah.hatta bu cümlenin ardından 'matah' ile biten bir cümle kurmayı düşündürecek kadar garip tesir ediyor burası bana.buranın olması iyi.yanlarında konuşamadan oturabileceğin,esasen hep konuşan varlıkların olması,talihin seni de düşündüğünün ispatı.
buraya yeni bir çocuk daha gelecek.henüz annesinin karnında son keyiflerini yaşıyor.ama o bebekliği aşıp,çocuk olup, "bu benim ablam.eskiden onunla çok görüşürdük."diyebilene kadar ben kendime başka bir soluk bulup,onun peşinden gider miyim,yoksa gene burda,her etkiye tüm esintilere açık bir şekilde,tek başıma,önümde iki paket sigarayla..bilmem ki.
hayata nasıl bakıldığıyla ilgili:yol yahut gaye.doldurman gereken boşluk veya zaten dolan,ancak güzelleştirildiği takdirde çiçekler kadar kendi halinde nesnelerin bile mor ve sarı oluşlarına bu kadar takılabilecek bir an.anlar;bünyesinde yaşam ve ölümü barındıran anlamlandıramadığım varoluş zemini.bu sabah ölüydüm,şimdi ise üfürükçü bir çocuğun dirilttiği "abla."yazları ve baharları buraya geldiği rivayet olunan..
ilerleyecek.geçecek.daha çok ölünecek.birileri,bir şeyler,hep üfleyecek.bir gün sibiryadan şiddetli bir rüzgar esecek,hiçbir nefes tesir edemeyecek.ve ironik tarafı,kimse bunun gerçek ölüm olduğunu iddia edemeyecek.kimse bilmeyecek.
ablaların gittiği yerde,başka,mor veya sarı olmayan çiçekler,güneşi ve azatı haykıracaklar..
ya da,
ben öyle olmasını tercih ederdim.

alev

Hiç yorum yok: