daha kaç kere içim daralıyor diye söze başlayacağım bilmiyorum.boğazıma doğru tırmanan tırnak cızırtısını neyin doğurduğunu da bilmiyorum,nasıl geçeceğini de.egomun okşandığı birkaç laf duysam geçer mi?adın gibi biliyorsun,geçer.başkalarına olan bu bağlılık devam ettikçe sürecek.hiç bitmeyecek.başkalarının söyleyeceği birkaç söze,vereceği bir gıdım güvene bel bağladıkça bitmeyecek.şimdi..gidip onlardan bunu isteyerek her şeyi berbat etmek mi,kendimi doyurmayı unutup,eylem planları yapmak mı?
peki ben neden bu kadar istiyorum?ya da istediğim için kendimi küçümsüyorum?çelişik bu iki eylem içinde,başkalarını da suçluyor muyum veremediklerinden dolayı?ben kime,ne veriyuorum?iz bırakmak bu kadar önemli mi?varlığımı onaylatmak için mi sevici iki söze ihtiyacım var?ihtiyacım mı var!
madem iz bırakma fetişi,varlığımı bilme güdüsü,ya da avam tabirle bilinme sevilme isteği mevcut,karşılanmazsa ne olur?tahminen benim nacizhane aklım böyle bir durumda  kendini bilememezlikten küçümseme,ya da kendini bilme ihtiyacından yüceltme yollarını deneyecektir.her iki yol da gene dış müdahale ile durdurulması gereken aşırı,kendim olmayan noktalar..
olan-biten silsilesi..eni sonu nedir ki kuzum?yaşadıklarım ve bildiklerim,hadi hissettiklerimi de katalım;bu koca hiç sorunsalının yanında nasıl bir anlama bürünebilir ki?neyin güzel bir parçası olabilir ki?kısacası..
ben kime,ne verebilirim?varolmanın dayanılmaz hafifliğinden başka..ha ha ilahi alev.bu kadar isterken başkalarında bıraktığım izleri görmeyi,dile gelmeyi,hiç sorunsalını koyduğumuz zaman merkeze;onlar,bana,ne verebiliri?!
vermenin değerli bir şey olduğunu düşündüğümüz için belki de böyle.bu kadar çekinmek,düşünüp tartmak verirken..ya da üzülmek alamayınca.oysa ne kadar anlamsız ve havada,açığa çıkamayan bir boşluğu yaşadığımızı düşününce.birbirimize var olmanın acısından ve yok olmanın kafa karışıklığından ötesini veremeyeceğimizi bilsek halbuki,bu kadar büyütmezdik bu meseleyi.doyrulmayı bekleyen egomuz da sus pus olup,air walking yapmaya başlayacağı için o hiç bilemediklerimizin arasında,almak-vermek ikilisi de bakkaldan sigara almaya ve para vermeye benzeyecekti.kimse bakkaldan sigara isterken ya vermezse?diye gurur yapıp sus pus olmaz.ve bakkal da kendini kıymete bindirmek için yokmuş gibi yapıp,ama aslında tezgahın altında kartonlarca sigara olduğunu sezdirerek..
tüm alma ve vermeleri bu şekle bürüyebilirsem eğer..istemekten çekinmeden,vermeyince verip verebileceğinin bir varolma acısı bir yok olma kafa karışıklığından fazlası olmadığını unutmadan çıkabilirsem dükkandan.bunları paylaşabilmenin güzelliğini kaybetmek diye bir şey de söz konusu olmaz o zaman.istemeyi bildiğim,here i come diyebildiğim sürece.
alev
1 Ocak 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder